2 May 2011


Blogu yenilemek gibi bir fikrimiz vardı, blogspotun yasaklanması da bahane oldu, hemen yeni bir blog açıverdik!
Bundan böyle bana http://www.ozlemdirgin.net adresinden ulaşabilirsiniz. 
İyi eğlenceler diliyorum!


-Mavi

31 Mar 2011

Kendi ordunuzu yaratın

Eğer bir şeyi aniden değiştirirseniz, toplumun tepkisini toplar.
Eğer bir şeyi yavaş yavaş değiştirirseniz, birkaç kişinin tepkisini toplar.

Model: Ares
Bu yüzden günümüzde -fark etmesek de- yavaş yavaş değiştiriyorlar mevcut düzeni. Bunu sadece ülkemizdeki politikayı düşünerek söylemiyorum. Okullarda, evlerde, çevremizde... her yerde var bu. Eskisi gibi fikrini çat diye ortaya koymuyor birey, yavaş yavaş sergiliyor, e ufak bir tepkiye kendini hazırlayarak. Ve o ufak tepkiler tek tük geldikleri için kolaylukla bastırılabiliyor.
-Oysa ani bir değişimde üzerine çullanacak olan tepki yağmurunu savurması imkansız olur-

Bunu bireysellikten çıkarıp topluma uyarlarsak, o susturulan tek tük tepkiler de yavaş yavaş yok oluyor. Kimse tepki göstermiyor artık verilen bir karara, yapılan bir eyleme.
Böylece farklı düşünceler ortadan kaldırılmış oluyor. Herkes varolan düzenin bir parçası oluyor.
Farklı sesler yavaşça kayboluyor.
Her söylenene kafa sallayan bir toplum oluşuyor. Özgür düşünce sistemi yerini düşünce tembelliğine bırakıyor.

Yönlendirilen olmak istemeyen farklı sesler de susturulduğunda, ortaya bir ordu çıkıyor.
Susturulan insanlar ordusu.
Yönlendirilebilen insanlar ordusu.
Sorgulamayan insanlar ordusu.
Zararlı düşüncelere karşı gelemeyen, yani "ısıramayan" insanlar ordusu. 

Oysa içinde bulunduğumuz bilim çağında, sorgulamak esas olmalı,
değil mi?

30 Mar 2011

Daha Büyük Deniz (Halil Cibran - Deli)

Ruhumla birlikte büyük denize yüzmeye gittik. Ve kıyıya vardığımızda gözden uzak ve sakin bir plaj aradık.

Fakat yürürken gri bir kayanın üstünde oturmuş ve bir torbada fiske fiske tuz alıp denize atan bir adam gördük.

“Bu kötümser bir insan,” dedi ruhum, “Bu plajdan gidelim. Burada denize giremeyiz.”

Bir koya varana kadar yürüdük. Orada beyaz bir kayanın üstünde dikilmiş, elindeki süslü bir kutudan şeker alıp denize fırlatan bir adam gördük.

“Bu da iyimser bir insan,” dedi ruhum. “Bu da çıplak bedenlerimizi görmemeli.”

Daha ileriye yürüdük. Ve bir plajda ölü balıkları toplayıp duyarlılıkla denize geri atan bir adam gördük.

“Ve bunun önünde de denize giremeyiz,” dedi ruhum. “Bu iyiliksever bir insan.”

Ve onu da geçtik.

Sonra kuma kendi gölgesini çizen bir adamın olduğu bir plaja geldik. Büyük dalgalar gelip izi sildi. Fakat adam tekrar ve tekrar çizdi.

“Bu gizemli bir adam,” dedi ruhum. “Yanından uzaklaşalım.”

Ve köpükleri kürekle alıp mermer bir kaseye koyan bir adamı gördüğümüz sakin bir koya gelene kadar yürüdük.

“Bu bir idealist,” dedi ruhum. “Kuşkusuz bu da çıplaklığımızı görmemeli.”

Ve yürüdük. Birden, “Bu deniz. Bu derin deniz. Bu engin ve güçlü deniz,” diye haykıran bir ses işittik. Ve sesin kaynağına vardığımızda, bunun sırtını denize dönmüş ve kulağına bir deniz kabuğunu dayayıp onun mırıltısını dinleyen bir adam olduğunu gördük.

Ve ruhum dedi ki, “Buradan gidelim. Bu gerçekçi birisi, anlayamadığı bütüne sırtını çevirir ve onun bir parçasıyla uğraşır.”

Böylece oradan da uzaklaştık. Ve kayalar arasında kötü otların bittiği bir yerde başını kuma gömmüş bir adam gördük. Ve ruhuma, “Burada denize girebiliriz, nasıl olsa bizi göremez,” dedim.

“Yo,” dedi ruhum, “çünkü hepsinin içinde en ölümcül olanı bu. Bu adam bağnaz.”

Sonra ruhumun yüzünde ve sesinde büyük bir hüzün belirdi.

“Buradan gidelim,” dedi, “çünkü denize girebileceğimiz ıssız ve gözlerden uzak bir plaj yok. Altın saçlarımı bu rüzgara açmak, beyaz göğsümü bu havaya sunmak ve kutsal çıplaklığımı bu ışığa çıkarmak istemiyorum.”

O zaman ‘Daha Büyük Deniz’i aramak için o denizden uzaklaştık.




Halil Cibran - Deli (sy. 55)
Anahtar Kitaplar Yayınevi
"Dün akşam tapınağın mermer basamaklarında iki adamın arasında oturan bir kadın gördüm. Kadının yüzünün bir yanı soluk, bir yanı kızarmıştı. "
                                                                                                                         Halil Cibran

29 Mar 2011

Walkman

Benim şeker müzikçalarlarım... 
Walkman resmen öldü 2010'da.
Tüketim çılgınlığı yine aldı başını gitti, sadece yanımızda taşımamız değil, daha da küçük olması istendi insanlarca.. Kasetten CD'ye geçildi önce, sonra MP3 çalarlar, ipodlar, şunlar bunlar derken, Walkman öldü..

İlk kasetlerimizi sakladık bu zamana kadar, sanki bir daha dinleyebilecekmişiz gibi -hiç dinlemeden- evimizin bir köşesinden ayırmadık onları..

Şimdi, Walkman öldü. 
Kasetlerimiz elimizde kaldı.
Kimler hatırlar diye sormadan geçemiyorum Umay Umay'ı, Egoist'i, Grup Vitamin'i... Kasedi başa sarmaları, çat çut sesleri, kopunca yapıştırmaları..

Birkaç kaset (devamı da var bende, saklıyorum)

Kasetlerinizi saklayın yine de,
Plaklar gibi değerli olacak onlar da ilerde :)


(P.S Aslında Walkman Sony'nin tescilli bir markası, ama her margarine Sana dememiz, her peçeteye Selpak dememiz gibi her müzikçalara da Walkman dedik o yıllarda.. )



Umay Umay, Egoist ve Grup Vitamin'den birkaç klip yazının devamında...Dinledikçe insanın içi açılıyor cidden :) Egoist ve Umay Umay'ın müziklerindeki kaliteye dikkat çekmek istiyorum (her ne kadar Egoist'in kaydı kötü olsa da..)


28 Mar 2011

Amaç önlem almaksa...

...ÖSYM'nin bu yaptığı ne?
Geçen sene sorular onların matbaasından çalınmadı mı?
Kendi binalarından çaldırmadılar mı soruları?
Peki öğrenciler üzerindeki bu baskının sebebi ne?
Sınav baskısı yetmiyordu da biraz daha zorlayalım mı dediler?
Amaç ne böyle zorlamakta?
Şemsiyeyi açmaksa eğer, doğru yoldalar, biraz daha zorlarlarsa açılacak...

Neydi felsefemiz,
"Durmak yok yola devam!"
Bu felsefeye bu sınav normal arkadaş...

YGS'den sonra...

...herkesin yüzünde aynı ifade vardı: "Abi noldu öyle içerde yaa?!"
Gerçekten de denemelerde karşılaştığımız sorulardan farkı yoktu çünkü YGS'deki soruların. Hani hep "daha kolay olur" diyenler var ya, işte onlara kapak yaparcasına uğraşmış ÖSYM.

Ama insandan insana da değişiyor işte, bana matematik kolay geldi mesela, herkes çok zorlanmış..
Sanırım herkesin ortak olduğu nokta da süreyi verimli kullanamamak..
Ben ki her sınavda 30 dk artıran insan, bu sefer yetiştirememenin paniğini yaşadım..
Birkaç tane boşum var sadece evet ama yine de o panik yetti benim birkaç soru kaçırmama.
Bir de o dandik silgiye sövmeden geçemeyeceğim.. Çakma pelikan!

Şimdi 2 hafta sonra sonuçların açıklanmasını beklemekten başka bir şey yok.
Bir de LYS için çalışmalara bugünden itibaren başlamalıyım.

Bu bir kaybediş değil, farkındalık yaratmalı bizim için.
Artık ne yapmamız gerektiğini daha net biliyoruz.
Aman diyeyim, kimse çalışmayı salmasın, bırakmasın.
Eğer şimdi salarsanız yazın o sıcağında hiç toparlayamazsınız.

Kolay gelsin :)

9 Mar 2011

Yeni saatim

Teyzoşumun hediyesi, güzel saatcik.
(bkz. kardeşin doğumgününden bize düşenler : )

Markalar.

Coca Cola, Pepsi, Le Cola, Colaturka

En asitlisi Le Cola aslında, ama toplumun önyargıları Coca Cola'yı daha asitli bulmalarına sebep oluyor.
İlk açtığınız anda Le Cola'nın asidi Coca Cola'yı döver.

En şekerlisi Pepsi,
Colaturka'nın bir en'i var mı bilmiyorum, o tam Pepsi'yle Coca Cola arasında bir yerlerde kalmış bence.
(Neden "kolaturka" değil ki.. )

Herkesin Coca Cola tercih etmesinin sebebi ne peki?
Marka.
Zaman.
Reklamlar.


Bir de not: Karşıyaka'da Coca Cola bardağıyla Le Cola getiren en az 10 mekan söyleyebilirim.

Maksat konuşmuş olmak.

Heyecan

sınavda duyulan heyecan
ilk buluşmada duyulan heyecan
ilk öpüşmede duyulan heyecan
roller coasterda duyulan heyecan
yalan söyleyince duyulan heyecan
sürpriz hazırlarken duyulan heyecan
sürpriz yapılınca duyulan heyecan
sınav sonuçları açıklanınca duyulan heyecan 
sarılıp uyuyunca duyulan heyecan
aileyle konuşunca duyulan heyecan
aileyle tanışınca duyulan heyecan
bir bebek doğunca duyulan heyecan
yüksek bir yerden aşağıya bakınca duyulan heyecan

heyecanın sesi her zaman kulağımızda.
biz onu hep duyuyoruz.

ama aşık olunca yaşanılan heyecan...
işte o bambaşka... 

6 Mar 2011

İzmir'de gidilesi yer


İzmir'de böyle de bir yer var arkadaş. Haritada da buldum gösterdim, yazının devamından görebilirsiniz. Aha da çok manyak bir yer. Çok deli.
Ben ilerde bundan birkaç tane sahil şeritlerine falan yaptırmak lazım, ben başkan olursam yaptırcam.
Bana oy verin!
















4 Mar 2011

5 Mart 2011 - İzmir'in sokakları aşkla dolacak...

Kendime Not #3

Canım çok sıkıldığında Wordpress'ten blog alacağım tekrar.